Felaket Üstüne Felaket

Ömer ÖZKAN

ozkanomer@gmail.com

Urfa, Maraş, Malatya’yı “sel” vurdu. Urfa’da kontenyerleri, çadırları sel götürdü. Urfa’ya bir “yılda” yağacak yağmur iki saatte yağmış. Zaten deprem tarihte görülmemiş bir yıkıma yol açtı. Bütün binalar kullanılmaz hale gelince insanlar sokakta kaldı. Üstelik ilk üç gün, senenin en soğuk günleriydi. Devlet bütün kuruluşlarıyla sahadaydı ama yeteri kadar ulaşıldı mı? Elbette hayır! Elbette eksik çok. Bu yıkımı fırsat bilenler eleştirilerine, “yalan”larına asla ara vermediler.
Urfa’dan 500 bin kişi Batı Anadolu’ya kaçmış. Çünkü Hatay gibi Urfa da yıkıldı… ayakta kalan binalar zaten ağır hasarlı. Çadırlar, konteynerler yetmiyor. Halk sokakta kaldı. Deprem bölgesine en az bir milyon konteyner gerekliymiş. Ama bütün Türkiye’de ayda otuz bin konteyner üretiliyormuş. Artırmak istense bile malzeme yokmuş. Bu nedenle konteyner fiyatları alabildiğine yükselmiş. İşte… depremin yaralarını saralım derken, bu felaketle gece-gündüz mücadele ederken, bir de baktık üç ilimizi… Urfa, Maraş ve Adıyaman’ı, bu kez de sel bastı. Köprüler yıkıldı. Çadırları, konteynerleri… arabaları bile sel götürdü. Şimdilik 15 ölü var. Hele hele Mehmetciğin bir anne ile çocuğunu kurtarma operasyonunu ekranda tesadüfen seyrettim… inanın göz yaşlarımı tutamadım. Kısacası, felaketler üst üste gelmeye devam ediyor.
İç yıkımlar dolu-dizgin devam ederken bir de baktık, Cuma günü ABD’de üç büyük banka iflas etti. Hem de bu bankalar “yeni teknolojilere” kredi veren Silikon Vadisi bankaları. Ben bu köşede kapitalizmin son günlerini yaşadığını çok iddia ettim. Pandemi, Ukrayna Savaşı, enerji krizi vs… derken şimdi de peş peşe banka iflasları gündem alıyor. Bu iflaslar bugün de Avrupa bankalarına sıçradı. Şimdi gözler AB Merkez Bankası’nda. Şurası açık bir gerçektir ki, dolar egemenliği çöküyor. Dijital paralar öne çıkıyor. Çin ve Rusya büyük ödemeleri artık dijital paralarla gerçekleştiriyormuş. İklimler değişti. Depremler sıkıştırıyor. Dünya büyük bir değişim sürecinde. Demek ki, yeni bir dünyanın inşası kolay olmayacak. Kapitalizm gidecek ama, beraberinde de bir şeyler götürecek galiba?
Seçim dedik… altılı masa dedik. Ekranlar altılı masayı göklere çıkardı. 12.inci toplantıda nihayet adayları belli oldu dedik. Fakat huylu huyundan vazgeçmiyor. Bay Kemal siyaset yapma biçimini değiştirmiyor. Deprem yıkıntıları arasında yalanlı siyaset devam ediyor. Yetkililere iftira atıyor. Bakınız Yavuz Bingöl Vakfı çadır kurmuş. Sanatçılar çocuklara, depremzedelere, özellikle kadınlara hizmet veriyormuş. Koskoca partisiniz… bu kadar belediyeye hakimsiniz. Sayın Erdoğan’ın “deprem turisti” deyimini haksız çıkarmayı düşünmüyor musunuz? Görüyorsunuz… Urfa’da yuhalandınız. Vatandaş: “Bırakın siyaseti… biraz da yardımcı olun” diyor. Bir başkası: “HDP Nerede HDP? Madem ki siz geldiniz… onları da getirseydiniz ya!” diye bağırıyor. Hata yapmayın Sayın Kılıçdaroğlu… en iyisi siz turistliği bırakın. Lütfen pazarlıklara dönün. Nasıl olsa % 70 oy alacaksınız… anketler öyle diyor. Lütfen masadaki dört ortağınızı meclise taşıyın. Koltuk paylaşımını “adil” yapın. Türkiye dört gözle güçlendirilmiş parlamenter sistemi bekliyor.
Sayın Kılıçdaroğlu… siz kentsel dönüşüme “rantsal” dönüşüm diyorsunuz. Sonuçta rant da “pay” değil mi? Rant, üretim sonunda elde edilen katma-değer değil mi? Durum tespiti yapın. Yaraları sarmaya çalışanlara umut verin… güven verin. Felaket varsın büyük olsun… Türkiye de büyük devlettir. Millet can derdindeyken siz seçim çalışmalarınızı aksatmayın. Bakınız… ardı ardına felaketler yaşıyoruz. Sakın siyasi tartışmaları ihmal etmeyin. İttifaklarınızı sağlam kurun. Mesela Gültekin Uysal’ın geniş tabanının oyu alınmalıdır. Alınmalıdır ama Doğru Yol Partisi’ne dört değil, öteki ortaklarınıza verdiğiniz kadar, gurup kuracak kadar sandalye vermeniz lazım. Bakınız Sayın Başkan, bundan böyle dünyada krizler bitmeyecek. İklim krizi, su krizi, gıda krizi derken bir de depremler düşünülürse bizleri zor günler beklemektedir. Aman… siyasi çalışmaları ihmal etmeyelim!…